25 Mart 2013 Pazartesi

Hamilelikte 25. hafta

25. hafta
Yediğim herşeyin fotoğrafını çekmekle beraber blog yazmaya vakit ayıramayınca haftalar üst üste yığıldı. Şu an hala 26. haftanın içindeyim ama 25. haftamı da şöyle bir özetleyim...

25. haftamda artık gayet net bir şekilde hamile görünüyorum. Ama paltomu atkımı giyip dışarı çıktığımda hala belli olmuyor. İnsanlar hamilelere karşı daha dikkatli davranıyorlar. Ama ben üstümde palto varken karnımı korumak için çaba sarfediyorum. Hızlı hareket eden, çarpan insanlar olabiliyor. Normalde çok önemli olmayan bu ayrıntı hamileyken birden çok önemli oluyor. İşte hayatın bu değişken yanını çok seviyorum! Şartlar değişmeli, ortamlar değişmeli, davranışlar değişmeli, mevsimler değişmeli, evdeki eşyaların yeri değişmeli, makyaj yaptığın renkler değişmeli... Bana kalırsa bu liste o kadar uzar ki :) Benim kadar değişim seven insan çok azdır heralde. Şu an hamileyim diye hayatımda olan değişimlerin tadını çıkartıyorum. Hayatımız tamamiyle değişecek ve başımıza gelecek olan bu güzel değişiklikleri yaşamak için can atıyorum. Hiçbir şey eskisi gibi kalmayacak ve yepyeni bir hayatımız olacak. En önemlisi bu kendi seçimimiz. Bilerek, isteyerek, başımıza ne geleceğini önemsemeyerek, sabırla bekleyerek...

25. haftamda endokrinolog kontrolüme gittim. Kan sonuçlarımı gösterdim. İlacıma aynı şekilde devam etmem gerektiğini söyledi. Ancak kan şekeri konusunda tedbirli olup yine 1 hafta boyunca parmak ucumdan kan alarak günde en az 3-4 kez kan şekerimi ölçmemi istedi. Bu olay beni çok geriyor. Çünkü ister istemez diyet gibi beslenmeye çalışmam gerekiyor. Çünkü biraz kaçırsam şekerim yüksek çıkıyor. Öyle olunca da moralim bozuluyor :( Hamileliğimin 2.ve 3. ayında günde ortalama 4-5 kez olmak üzere haftalarca kan şekerimi ölçmüştüm. Parmak uçlarım delik deşik olmuştu.

25. haftam iş açısından o kadar yoğun geçti ki anlatamam. Zaten blog yazma konusunda tamamen kopma noktam bu hafta oldu. Hiç boş vaktim olmadı. Çok yoruldum. Pek çok yeni danışanım oldu. Onlara randevu ayarlamakta çok zorlandım çünkü herkes iş çıkışı saatlerde gelmek istiyordu. Neyse ki bu haftayı da atlattık. Artık bazı saatlere randevu veremiyorum. Kotayı doldurduk :) Zaten hamilelik nedeniyle bu sezon çalışma saatlerimi yeniledim artık daha erken çıkmak için çok geç saatlere randevu vermiyorum ama yine de 19.30'dan önce çıkamıyorum. Sabahları da en erken 10.00'a randevu veriyorum. Hem uykumu almak için hem de daha erken taksi bulamıyorum. Çünkü Ataşehir'in trafiği o kadar arttı ki taksiler gelemiyor. Artık ofise yürümek de zor geliyor.

İş yoğunluğu nedeniyle bu hafta spor salonunda 3 kez yürüyüş yapabildim. 40'ar dakika. Yine de bu kadarını araya sıkıştırabildiğim için mutluyum.

Cumartesi günü Berra ile kuaföre gittik. Ona söz verdiğim için saçlarını ördürttüm. Nasıl ama harika olmuş değil mi? :) Saçları örülürken uyuyakaldı.

Bu arada Pazar günü (yani 17 Mart) diyetisyenlere yönelik bir kahvaltı ve sunum organizasyonuna katıldım. Bunun için Pazar sabah Nişantaşı Cookshop'taydım. Nestle sponsorluğunda Diyetisyen Dünyası'nın hazırladığı bu etkinlik bana çok iyi geldi çünkü hem meslektaşlarımla kahvaltı yapmış oldum hem de üniversiteden hocamız olan Prof. Dr. Ayşe Baysal'ı yeniden görmüş ve dinlemiş oldum. Tam tahıl ürünlerinin hayatımızdaki önemini yeniden konuşup, tahıldan korkanlara gülüp geçtik :) Bu organizasyonu düzenleyenlere çok teşekkür ediyorum. (Tabi ki bu kahvaltının hepsini yemedim. Heralde yesem şekerim 300'e fırlar) 


meslektaşlarla sohbet ederken ben  :)


Program sonrası eşimle buluşmak için ilk kez Astoria alışveriş merkezine gittim. Hayatımda ilk kez bir Pazar günü böyle bomboş bir AVM gördüm, hala inanamıyorum. Son zamanlardaki en büyük takıntım olan veya aş ermek de denilebilir Kitcenhette'teki avakadolu enginarlı salatasından yedim. Bu 4. oluyor.  Kendimi bu salatadan birkaç porsiyon yememek için zor tutuyorum. Bolca zeytinyağı, balzamik ve limon da ekliyorum. Vücudumda ne eksik acaba, canım sürekli bu salatadan istiyor?

Diyetisyen Serap Orak Tufan


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder